14 Nisan 2015 Salı

KAMU BORÇ STOKU VE GÜNCEL TARTIŞMALAR


Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler değerlendirilirken kamu borç stoku ve bu borç stokunun sürdürebilirliği dikkate alınmaktadır. Bir ülkede kamu kesiminin borç stoku denildiği zaman, kamu kesimini oluşturan ve kendi başına borçlanma yetkisi bulunan kurumların o güne kadar aldığı ve henüz geri ödemediği borçların anaparası ile o gün itibarıyla tahakkuk etmiş faizlerinin toplamını gösterirKamu net borç stoku ise; kamu sektörünün iç ve dış borç yükümlülüğü toplamından kamu sektörünün elinde bulundurduğu varlıkların düşülmesi, böylece bir netleştirme işlemi yapılmasıdır. Kamu kesimi borç yükü ise, kamu kesimi borç stokunun o dönemdeki GSYH’ye oranı olarak tanımlanmakta ve TCMB’nın dış borçları kamu kesimi içinde sayılmamaktadır. Genel olarak borç stoku ve borç yükü kavramlarına yalnızca borçların anapara yükümlülükleri dahil edilmektedir. Bir başka deyişle, faizler bu iki kavrama da dahil edilmez. Bunun temel nedeni borçlanma faizlerinin bütçeye gider yazılması ilkesidir. 

Ülkemizde kamu mali dengeleri 2002 yılından bu yana küresel krizin etkilerinin en çok hissedildiği dönem olan 2009 yılı hariç sürekli iyileşmiştir. Bu kapsamda, genel devlet bütçe açığının GSYH’ye oranı 2002-12 döneminde 10 yılda yaklaşık 10 puan azalarak yüzde 1’e gerilemiştir. Diğer taraftan aynı dönemde AB tanımlı borç stokunun GSYH’ye oranı ise yaklaşık 38 puan azalarak 2012 yılında yüzde 36,2’ye düşmüştür.

                                 Şekil 1: Genel Devlet Açığı-Borç Stoku

Kamu borç dinamikleri 2013 yılında da güçlü yapısını korumaya devam etmiştir. Yürütülen ihtiyatlı kamu borç yönetimi politikaları, mali disiplin ve makro göstergelerdeki olumlu seyir sonucunda 2012 yılında yüzde 36,2’ye inen AB tanımlı genel yönetim borç stokunun milli gelire oranı gerilemeye devam ederek 2013 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 35,9’a inmiştir. Bu oran, Maastricht Kriteri olan yüzde 60’ın ve yüzde 92,23’lük Avro Bölgesi ortalamasının oldukça altındadır.

2013 yılı ikinci çeyreği itibarıyla Türkiye birçok AB üyesi ülkeye göre oldukça iyi durumdadır. Bu dönemde özellikle Yunanistan, İtalya, Portekiz ve İrlanda’da borç oranları yüksek seyretmeye devam etmektedir.

                    Şekil 2: Bazı Ülkelerde Borç Stoku

            Yıllar itibariyle GSMH büyümeleri incelendiği zaman 2002 yılından 2013 yılına kadar 4,5 katlık bir artış sağlandığı gözlemlenmiştir. Bu artış borçlanma ile karşılaştırıldığı zaman borç artışının üstünde bir GSMH büyümesi sağlandığı anlaşılmaktadır. Ülkemizde büyüme temelli, yapısal dönüşümlere uygun ve sürdürülebilir kalkınmaya yönelik bir borçlanma politikası izlemiştir. 2023 hedeflerine yönelik atılan adımlarda kamu mali dengesinin sağlanması yanı sıra gerekli yapısal dönüşümlerin gerçekleştirilmesi ve ülkenin yumuşak karnı olan cari açıktan kurtularak cari fazla veren bir ülkeye doğru ilerleme devam etmektedir. Ancak son dönemde dünyada ki ekonomik dalgalanmalar ülkemizi olumsuz etkilemiş, faiz oranları yükselmiş, dolar kurunda dengesizler oluşmuş ve jeopolitik riskler artmıştır. Bu olumsuz tabloya rağmen ülkemiz büyümeye devam etmiş ve GSMH’sı 2000 yılında 126 milyar dolardan 2013 yılına kadar 912 milyar dolara yükseltmeyi başarmıştır.

 Tablo 1:Yıllar İtibariyle GSMH
 Yıllar
2000
2001
2002
2003
2004
2009
2010
2011
2012
2013
GSYH (Milyon TL)
201
146
350
455
559
952
1.105
1.215
1.343
1.485
GSYH (Milyon $)
126
177
230
304
390
616
735
780
847
912
GSYH Büyüme Hızı(%)
6,3
-9,5
6,2
5,3
9,4
-4,8
8,9
4,5
5,0
5,5
Kişi Başına GSYH (TL)
2594
3688
5.310
6.801
8.255
13.221
15.138
17.549
18.914
20.500
Kişi Başına GSYH ($)
4.130
3021
3.492
4.559
5.764
8.559
10.079
10.624
11.405
12.157
İşsizlik Oranı (%)
% 6,6
% 8,5
10,3
10,5
10,8
14,0
11,9
12,0
11,7
11,4

Türkiye’nin Brüt Borç Stokunun GSYH oranı incelendiği zaman 2000 yılına %57,7 olarak en yüksek seviye görülmüş, bu tarihten sonra oran düşmeye başlamasına rağmen 2010 yılından itibaren tekrar yükselmeye başlamış ve 2014 yılının ikinci çeyreğinde ise %50,4 seviyelerine ulaşmıştır. Ekonomik büyümeye paralel olarak hem özel sektör hem de kamu borçları artmış ve özellikle son yıllarda 2000 yılından itibaren düşme eğiliminde olan borç yükü tekrar yükselmeye başlamıştır. Ancak bunların yanı sıra TCMB borçlanma yapısı incelendiğinde yıllar itibariyle büyük iyileşmeler meydana geldiği gözlenmektedir. Ayrıca borçlanma politikası incelendiğinde, uzun vadeli borçların yoğunlukta olması yurtiçi ve yurtdışı piyasalarda ülkenin geleceğine yönelik beklentilerin ümit verici olduğunu göstermektedir. Genel olarak değerlendirildiği zaman 2000 yılından 2013 yılına kadar toplam borç tutarı yaklaşık olarak 3,5 kat artmıştır.

Tablo 2: Türkiye Brüt Dış Borç Stoku
 (Milyon ABD Doları)
KAMU SEKTÖRÜ
TCMB
ÖZEL SEKTÖR
TÜRKİYE BRÜT DIŞ BORÇ STOKU (I+II+III)
TÜRKİYE BRÜT DIŞ BORÇ STOKU / GSYH (%)
KISA VADELİ STOK
UZUN VADELİ STOK
TOPLAM DIŞ BORÇ STOKU (I)
KISA VADELİ STOK
UZUN VADELİ STOK
TOPLAM DIŞ BORÇ STOKU (II)
KISA VADELİ STOK
UZUN VADELİ STOK (*)
TOPLAM DIŞ BORÇ STOKU (III)
2000
2.461
47.621
50.081
653
13.437
14.090
25.187
29.244
54.431
118.602
44,7
2001
1.019
46.110
47.129
752
23.599
24.351
14.632
27.480
42.112
113.592
57,7
2002
915
63.618
64.533
1.655
20.348
22.003
13.854
29.202
43.056
129.592
56,2
2003
1.341
69.503
70.844
2.860
21.513
24.373
18.812
30.129
48.941
144.157
47,3
2004
1.840
73.828
75.668
3.287
18.123
21.410
27.076
36.982
64.058
161.136
41,3
2005
2.133
68.278
70.411
2.763
12.662
15.425
34.018
50.881
84.899
170.735
35,5
2006
1.750
69.837
71.587
2.563
13.115
15.678
38.540
82.267
120.807
208.072
39,5
2007
2.163
71.362
73.525
2.282
13.519
15.801
38.700
121.989
160.689
250.015
38,5
2008
3.248
75.058
78.306
1.874
12.192
14.066
47.397
141.121
188.518
280.890
37,9
2009
3.598
79.884
83.482
1.764
11.398
13.162
43.628
128.547
172.175
268.819
43,6
2010
4.290
84.791
89.081
1.553
10.012
11.565
71.450
119.570
191.020
291.665
39,9
2011
7.013
87.225
94.238
1.239
8.095
9.334
73.370
126.636
200.006
303.578
39,2
2012
11.040
92.943
103.983
1.036
6.052
7.088
88.093
139.568
227.661
338.732
43,1
2013
17.605
98.257
115.862
833
4.401
5.234
110.872
157.305
268.177
389.273
47,4
2014 Ç1
17.843
99.281
117.124
762
4.100
4.862
106.082
159.939
266.021
388.008
48,0
2014 Ç2
18.159
101.298
119.457
661
3.628
4.289
111.833
166.127
277.960
401.706
50,4
 Kaynak: Hazine Müsteşarlığı

Tablo 3: Türkiye Borç Stoku ile GSMH Büyümesi Karşılaştırması





% Değişme (2013)

2000
2003
% Değişme
2013
2000
2003
Brüt Dış Borç
118.602
144.157
%22 (+)
389.273
%328 (+)
%270 (+)
Kamu Sektörü
50.081
70.844
%42 (+)
115.862
%163 (+)
%231 (+)
TCMB
14.090
24.373
%73 (+)
5.234
%465 (-)
%269 (-)
Özel Sektör
54.431
48.941
%9 (-)
268.177
%493 (+)
%547 (+)
GSMH
201.500
350.476
%74 (+)
1.561.510
%775 (+)
%445 (+)
Türkiye’nin 2000 ile 2003 yılları arası borçları karşılaştırıldığı zaman genel olarak ülke borçlarının arttığı ancak en büyük artışın TCMB borçlarının olduğu ve GSMH’nın da yaklaşık olarak %74 oranında arttığı gözlemlenmiştir. 2000 ile 2013 yılları arası kamu sektörü borcu %231 artarken özel sektör borcu %493 artmış ve TCMB borcu ise %465 azalmıştır. Özellikle bu dönem itibariyle özel sektör 5 kat artması dikkat çekicidir. Özel sektör borçlarının artması üretime yönelik bir yapının oluştuğunu göstermekte ve ülke büyümesini olumlu etkilemektedir. Aynı yıllar arasında ise ülkenin GSMH’sı  %775 oranında arttığı göz önün alınırsa borç artışının tüketime değil üretime ve kalkınmaya yönelik olduğu daha açık bir şekilde anlaşılabilir.
                Sonuç olarak Türkiye’nin dış borçları ve bu borçların sürdürülebilirliği değerlendirildiği zaman özellikle brüt borç stokunun artma eğiliminde olduğu gözlemlenmektedir. Buna rağmen incelenen dönemler itibariyle ülke GSMH’sı borçlardan daha fazla artmış ve bu artışa borçlanma ile destek sağlanmıştır. Bu artış şu an itibariyle gerek AB üyesi ülkelerle gerekse diğer gelişmekte olan ülkelerde karşılaştırıldığı zaman sorun oluşturmamakta ancak gelecek dönemlerde iç borçların yoğunluğundan dolayı enflasyon üzerinde negatif etkisinin olacağı tahmin edilmektedir. Aynı zamanda son yıllarda rekor düzeylerde azalan tasarruf oranları, borç stokunun artması ve özel sektör yatırımlarının azalmasının ile birlikte değerlendirildiği zaman dışlama etkisine (crowding-out) neden olduğu anlaşılabilir. Böyle bir ortamda doğal olarak büyüme azalmakta ve çoğu iktisatçı tarafından dile getirilmekte olan orta gelir tuzağının uzun süre devam edeceği öngörülmektedir. Bu sorunların aşılması için yapısal reformlara hız verilmeli, tasarruf arttırıcı önlemler alınmalı, borçlanma gereksinimi azaltılmalı, vergi adaleti sağlanmalı ve özellikle enflasyon-büyüme dengesini sağlamaya yönelik adımlar atılmalıdır.

                      Hakan UZUN