15 Ocak 2010 Cuma

KRİZE FARKLI BİR YORUM “HAŞLANMIŞ KURBAĞA MESELESİ”





Eğer bir kurbağayı kaynayan bir suyun içine koyarsanız can havliyle kendini dışarı atacaktır. Ama eğer kurbağayı soğuk bir suyun içine koyar ve ürkütmezseniz kurbağa kaçmaz. Sonra suyu yavaş ısıtmaya başlarsınız. Su artık haşlama sıcaklığına gelince kurbağa hiçbir şey yapmaz. Daha doğrusu yapamaz. Çünkü sıcak su onu o kadar rahatlaştırmış ki kendini suyun içinden atacak kuvveti kalmamıştır. Her kaçma fırsatı başarısızlıkla sonuçlanacaktır.

Krizin başlangıcını düşünelim. Tut-sat sektöründen tutalım otomobil sektörüne kadar her sektörde bir şişkinlik vardı. Bir şeyler ters gidiyordu fakat insanlar gösterebilecekleri bütün bencilliği göstererek kendilerini düşündüler. Alarm çanları çalmaya başladığında bile kimse bir şey yapmadı. Çünkü yılanın kendilerine dokunmayacağına o kadar emindiler ki yananları görmemezlikten geldiler. Aynen kurbağa meselesinde olduğu gibi su yavaş yavaş ısınıyordu ama kimse bunu görmedi bile. Çünkü kendi rahat koltuklarına gömülmüş ve dünyaya at gözlükleriyle bakıyorlardı. At gözlüklerinden gördükleri ise sadece kendi ceplerine girmesini istedikleri paraydı. Genel rekabet kuramına göre işletmeler sadece kendi sektörleriyle değil diğer bütün sektörlerle rekabet içindedir. Çünkü harcanabilir geliri olan herkes ya bunu ya diğerini alacaktı. Örneğin; bir otomobil üreticisinin rekabet içinde oldu hem diğer otomobil üreticileri hem de satılan bir şey üretenlerdi. Sonuçta ortada bir pasta vardı ve amaç bu pastadan büyük kısmına sahip olmaktı. Kapitalist sistemin özünde olan bencillik insanları esiri altına almıştı. Zamanla görmemezlikten gelinen bu kriz zaman geldi kapıya dayandığı zaman işletmeler, devletler, hükümetler kurbağa gibi krizden çıkmaya çalıştılar. İşçi çıkardılar, ihracatı teşvik ettiler, üreticiyi korumaya çalıştılar ve önlem paketleri açıkladılar ama nafile. Çünkü artık iş işten geçmişti ve o sudan çıkmak imkânsızdı. Her yapılan kaçma teşebbüsü dibe biraz daha yaklaştırdı herkesi. Peter M. SENGE’nin dediği gibi “Çözümler kötü sonuçlardan önce iyi sonuçlar doğurur.” Atılan adımlar başlarda bir toparlanma gösterdiyse de sonraları daha kötü durumlara sebep oldu. Böyle bir ortamda ise işletmeler yinede akıllanmadılar. Kendi dertlerine düştüler ve kendilerini kurtarmak için hükümetlere bel bağladılar, işçilerini kovdular, üretimlere ara verdiler. Sonuçta dalga dalga büyüyen kriz kapımıza dayandı. Hatta içeri girdi bile ama bizde geç fark ettik.


HAKAN UZUN