7 Haziran 2010 Pazartesi

BİREYSEL FAYDACILIK MI? YOKSA GRUBUN FAYDASI MI?






            Modern ekonominin babası sayılan Adam Smith aynı zamanda bireysel faydacılığından babasıdır.  Tek tek bireylerin kendi çıkarlarına göre hareket etmesi aynı zamanda grubun da çıkarına olacağını savunmaktadır. Kümülatif toplam açısından baktığımız zaman ise gerçekten çıkarların toplamı en nihayetinde grubun da çıkarı haline gelmektedir. Burada asıl önemli sorular şunlardır:


1.      Tüm insanların eşit olarak kabul edilmesi sorun oluşturmaz mı?

2.      Grup kavramının neyi tanımladığı belirsiz değil mi?

3.      Her insan kendi çıkarına göre hareket eder mi?

4.      Bazı insanlar çıkarını korumazsa veya bazı insanlar başkalarının çıkarına (yardım) hizmet ederse ne olur?



İlk başta olumsuz bir görüş gibi duran bireysel faydacılık bazı ulusların kalkınma yolunda temel değerlerden biri olmuştur. En önemli sonucu hiç şüphe yok ki kapitalist sistemin temel dayanak olmasıdır.  Özellikle ezilen halkların ve sosyal sınıfların (bazen siyasal) isyan etmesinde genel itibariyle bireysel çıkarcılığın sonucu aşırı zenginleşme ve gelir paylaşımı vardır. Bundan 100 yıl öncesine kadar zenginler daha zengin olmakta fakirler ise karın tokluğuna yaşamakta ve çalışmaktaydı (günümüzde biraz iyileşme var).  Bu fikirsel dayanak zamanla pragmatizm olarak adlandırılmıştır. Ve günümüzde uluslar arası ilişkilerde ağırlığını daha da hissettirmektedir. Devletler arasında dostluk değil çıkar ilişkileri vardır kalıbı hala güçlü bir şekilde varlığını sürdürmektedir.


1950’li yıllarda John Nash oyun kuramıyla bunun aslında gerçekçi olmadığını kanıtladı. Ve zamanla ekonominin merkezine oturan görüş şu şekildedir: grubun yararına göre hareket edersek bireyinde yararına hizmet etmiş oluruz.  Yukarıda ki sorulara ise burada cevap vermek en doğru iş olacaktır.


1.      Grup kavramını halkalar halinde düşünürsek en büyük halka hiç şüphesiz dünya üzerinde yaşayan tüm insanlar olmaktadır. Tüm insanların yararına göre yapılan bir eylem şüphe yok ki tüm insanların çıkarına olacaktır. Örneğin; insanlar nerede olursa olsun ağaç kesmez, zehirli atıkları toprağa atmaz veya dünyanın ekolojik dengesine zarar verecek eylemde bulunmazsa bu hem onun (birey, örgüt veya devlet) hem de tüm insanların yararına olacaktır. Bundan dolayı yapılan her işlem önce global fayda açısından ele alınmalıdır.


2.      Bölgesel veya ülkeler arasında gelişmişlik düzeyleri ezilen halklar ve ezilen devletlerin içerisinde bir intikam ve kıskançlık duygusu yaratmaktadır. Devlet veya şirket açısından büyümenin kutsandığı günümüzde tüm devletler veya örgütler daha fazlasını talep etmektedir. Ve bu talep edilenlerin elde edilmesi için insanı bir değer aranmamakla kalmamakta her yol mubah görülmektedir. Yapılan bu eylemler bir grubun veya devletin büyümesi için işine yararken diğer insanları veya devletlerin zararına olmaktadır. Hegomonik güç ABD kendi çıkarları için yaptıklarını düşündüğümüz zaman bunun temel dayanak noktasının bireysel faydacılığın bir üstü grupsal faydacılık almaktadır.  Aynı durum ekonomi, siyaset, uluslar arası ilişkiler gibi ilişkililerin fazla olduğu bilimlerde daha bir ağırlığını göstermektedir.


3.       Bazı insanlar dünyaya açılmaktansa yerel hareketler içinde olmayı yeğlemektedir. Fakat küreleşmenin tüm dünyayı kaplayacak kadar gelişmesi yerel hatta ulusal kültürleri ve yaşam tarzlarını tehdit etmektedir. Kültürel emperyalizm gibi bir olguyu da içinde barındıran küreselleşme genel itibariyle gelişmiş ülkelerin çıkarına işlemektedir. Ezilen halkları veya ülkeleri daha zor durumda bırakırken gelişmiş veya ezen ülkeleri daha yukarılara taşımaktadır.



Ekonomik Çıkarcılık:



            İster mikro ekonomi ister makro ekonomi açısından günümüze bakalım çıkarcılık kümülatif grup değil bireysel çıkara yönelik işlemektedir. Bunun sorunlarını ülkelerin ekonomilerinde hatta bir işletmenin çalışanlarında dahi olumsuz sonuçlarını görebilmekteyiz. Bazı ülkelerde yüksek enflasyon ezilen halkları daha da ezmekte ve aynı şekilde bazı ülkelerin kaynakları sömürülmekte ve yerli halka hiçbir ödeme yapılamamaktadır.  Sorunlar bu ve buna benzer şekilde sıralanabilir.


            Sonuç:  Ne kadar gözlerimiz kapatsak da bireysel çıkarcılık dünyamıza büyük zararlar vermektir. Temel insanı değerler kaybolmakta ve insanlar sadece kendileri için güvenlik mekanizmaları oluşturmaktadır. Kendisi dışında kalan insanlar ölmüş veya zor durumda yaşamlarını sürdürüyor olması vicdanları sızlatmaz olmuştur. Tüm bu olumsuz tabloların yıkılması için süslü sözlere gerek yok. Uluslar arası mekanizmalar gerekli siyasal tedbirleri alarak sivil toplum örgütlerinin önünü açmalıdır. İnsanlar genel itibariyle ezilenlerin yanında olan STK yardımda bulunacaklardır. Kısıtlı imkanlar toplamda büyük yardım kampanyalarına dönüşmekte ve dünya gezegeni daha yaşanır hale gelmektedir. Tüm insanlar biriciktir ve doğuştan gelen haklara sahiptir…



Hakan UZUN

2010